Kürt Sorunu

KÜRT SORUNU 

Türk burjuvazisinin Kürt halkına karşı uzun yıllardır yürüttüğü savaş, 16 ve 22 Aralık’taki büyük çaplı operasyonlarla yeni bir aşamaya girdi. Aslında bu yeni aşamayı Abdullah Öcalan’ın yakalandığı 1999′dan bu yana gelişen sürecin dönüm noktası olarak da görebiliriz. Operasyonların askeri-teknik boyutu hakkında şovenist burjuva medyada yazılıp çizilenlerden bağımsız olarak, bu saldırılar, deyim yerindeyse, uzunca bir süredir muallâkta gözüken durumu ve tarafların politikalarını önümüzdeki süreçte yeniden şekillendireceğe benziyor. Büyük mücadelelere gebe olan bu yeni dönem yalnızca Kürt hareketi açısından değil, işçi sınıfı ve komünistler açısından da üstünkörü olmayan bir değerlendirmeyi gerektiriyor.

16 Aralık’taki ilk operasyonun ertesi günü burjuva basında çıkan haberlere göre, Türk devleti 4-5 saat süren bu hava harekâtına toplam 20 milyon dolar harcadı. Bu meblağ ve aslında operasyonun kendisi Türk devletini mazlum, yarı sömürge ya da yeni sömürge diye nitelendirenlere verilmiş doğrudan bir yanıt olduğu kadar, tüm işçi sınıfına da dolaylı ama sağlam bir mesajdır. Bütün toplu görüşmelerde, ücret artışı tartışmalarında vb. “elde yok avuçta yok” masalını okuyan, eğitim ve sağlık harcamalarına komik rakamlar ayıran burjuva devlet, iş başka bir halka karşı kirli bir savaş yürütmeye gelince adeta kabuk değiştiriyor. İroniktir, milyon dolarların göz kırpmadan harcandığı ilk operasyondan hemen birkaç gün sonra kamu emekçisi öğretmenler raporlu oldukları günlerde ve dini bayramlarda yapılan ücret kesintilerini protesto etmek için eylemdeydiler. Öğretmenler ve diğer emekçiler söz konusu olduğunda kuruşun hesabını yapan burjuva devlet, bölgesel hesaplar ve bir halka karşı savaş söz konusu olduğunda gözünü kırpmadan milyonlarca dolar harcayabiliyor. TC’nin bu tür operasyonlar için özel olarak satın aldığı ve ilaveten sipariş verdiği insansız hava araçlarına ayırdığı bütçe tam 183 milyon dolar! Türkiye’de yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısıysa 20 milyonu geçiyor! Bu iki ucu birleştirmek ve mesajı almak gerekiyor.

Öte yandan Türk burjuvazisinin bu operasyonları yapabilmiş olması, uluslararası toplum denen emperyalist burjuva çevrelerin desteğini ilk defa bu kadar açık bir şekilde arkasına aldığını gösteriyor. Harekâtlara ne ABD’den ne AB’den ne de Arap ülkelerinden ciddiye alınacak bir tepki geldi. Mevcut veriler de operasyonun haberli, icazetli ve örgütlü bir şekilde düzenlendiğine işaret ediyor. Bu bağlamda Kürt hareketinin uluslararası planda iyiden iyiye yalıtıldığı söylenebilir.

Burada yalıtılma derken, elbette, Kürt halkının demokratik taleplerinin ve özlemlerinin yalıtıldığını söylemek gerek, yani mevcut yolda bulunacak “çözüm”, olabildiğince egemen güçlerin yararına olacak. Yoksa burjuva basında yazılıp çizildiği gibi, PKK’nin mutlak tasfiyesinden bahsetmiyoruz. Zaten bu konuda genel kanı, yine burjuva basında ifade edildiği şekliyle, “PKK’nin siyasallaştırılması” yönündedir. Biz bunun ne anlamda kullanıldığını biliyoruz. Bu planın hayata geçirilmesi durumunda Kürt halkının masaya Türk burjuvazisinin isteklerinin merkezde olduğu bir anlaşma dâhilinde oturacağı açıktır.

Ne var ki bu “yalıtılma” bir dezavantaj olduğu kadar bir avantajdır da. Mutlak kötümser bir durum yoktur! Bu olumsuzluk, gerekli dersler çıkartıldığı takdirde, sorunun çözümü için bir başlangıç noktası oluşturabilir. Dolayısıyla neredeyse çeyrek yüzyılı devirmiş bir hareketin “başarısızlık” nedenlerini yalnızca karşı tarafın uyguladığı şiddet (zor) politikalarında arama yanlışına girmeden, köklü bir hesaplaşma ve muhasebe için çok önemli bir fırsattır bu. Böylesi zor dönemeçler tepkisel nitelikte bir Kürt milliyetçiliği ve beraberinde yanlış politikalar doğurabileceği gibi, diğer şartlar uygun olduğu takdirde komünist fikirlere sonuna kadar açık devrimci güçleri de besler. Kürt sorununu güya çözmek için her kesimin –ister örgüt bazında ister bireysel olarak– küçük bir PKK olduğu bir dönemde bu muhasebe şarttır. Gerçek dostu gerçek düşmanı anlama vakti bugündür!

Bu çerçevede Bolşevik militanlar açısından bugün hem ulusal soruna ilişkin genel teorik yaklaşımları ortaya koymak hem de özel olarak Kürt sorununa dair somut perspektifleri belirlemek için uygun bir zamandır. Bugün İmralı sürecinin başlangıcında dahi olmadığı kadar yalıtıldığı görülen Kürt hareketi içindeki devrimci potansiyelin gerçeğe dönüşebilmesi ancak doğru sınıfsal politikaların benimsenmesiyle mümkün olacaktır. Dolayısıyla Marksizmin ulusal sorun konusundaki genel önermelerinden başlamakta yarar var.

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol